Ana içeriğe atla

Mihriban


Yazmakta hiçbir zaman iyi olmadım. Bu sefer el yazımdan da sözetmiyorum. Tüm o süslü cümleler ve aptal kafiyelerden bahsediyorum. İyi olan birkaç yazım varsa, onlar da perilerin eseri. İlham geliyorsa güzel yazdım, ilham gelmeyen yazıların çoğunda battım. Kafiye çabasını gördünüz değil mi nasıl da eğreti duruyor. Bazen ısmarlama yazılar yazdım, sanki ilham varmışçasına. Örneğin yolculuklarda, bazen yalnız kalınca, bazen duygusallaşınca... Bu ısmarlama yazıların çoğunda istediğimi aktaramadım kağıda. Bazılarıysa hoşuma gitti. Bazen de sırf yazmak istediğim için yazdım. Bu yazılara "Yazasım Var" diye başlıklar koydum.

Nasıl yazdığımdan o kadar bahsettim ki size, hepsini okuyup tarifimi çıkarabilirsiniz. Tıpkı yemek tarifi gibi. Ama hey, şimdiden söyleyeyim deneseniz bile benimki gibi olmayacak. Çünkü her tarifte olduğu gibi bunda da tariflerde yazmayan ama yemeği asıl özel kılan bir sır var. Neyse konuyu çok dağıttım yine. Ne diyorduk? Yazasım var... (Yazasım Var #3)

O kadar çok yazasım var ki hem de... Dünyanın en güzel yazısını yazmak istiyorum. Okuyanın hayatı bir daha asla eskisi gibi olamasın. Yıllar sonra bile aklına geldiğinde oturup yazımı düşünsün... On bir yıldır 64 model bir Mustang'im olsun da istiyorum ama işte...

Üstelik bu sefer ilhamım da var. Peki neden yazamıyorum? Yoksa bazı şeyler gerçekten kelimelere dökülemiyor mu?
Yâr deyince kalem elden düşüyor mu?
Aşk kağıda yazılmıyor mu?













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sıradan

          Tüm muharebelerini kaybetmiş bir amiralin son kurşunu bu kelimeler. Bir insan kaç savaşta yenilebilir ki? İşte ben o kadar yenildim sana. Ah, hadi ama... Böyle bir cümlenin geleceğini sen de tahmin ediyordun, değil mi? Ezberlemiş olmalısın artık beni. İyice tanıyorsun, bir virtüözün enstrümanını tanıdığı gibi. Ve çoktan fark etmiş olmalısın aslında yitirdiğimi kelimeleri. Söyleyecek pek bir sözüm kalmamış geriye; birkaç süslü cümle ve biraz kafiye, o kadar! Sanki yine sarhoşum ve seni yazmak için bir bahane bulmuşum. Bir yerden ilham gelmiştir nasılsa, tanıdık bir müzik çalınmıştır kulağıma. Ne var bunda? Yazmak istiyorum, anlasana! [Yazasım Var #5] Ben bugün bile hâlâ otuzumda, seni düşünürüm her ayın dokuzu nda. Kafiyeler yazma çabam, onların güzel olduğuna dair batıl bir inançtan ibaret. Çünkü sen de güzelsin. Seni yazmak demek, süpernovaya dönüşen yıldızları yazmak gibidir. Çünkü bulutsular da güzeldir. Yazdıklarımı anlamaları için astron...

Anısına

      Bu, dünyada yazılmış en iyi ve en harika blog: Anısına.      Uzun zaman önce bir gece vakti kardeşim Semih ve ben, Ayvacık’tan Saray'a dönüyorduk. Uzun ve sessiz yolda bizden başka kimsecikler yoktu. Bütün gün alkol içmenin bize verdiği yetki ve yolun ıssızlığıyla birlikte; o gece o yoldaki -hatta belki de koca evrende- en gürültülü iki varlık bizdik.      Sonra birdenbire, yolun ortasında parıldayan bir ışık belirdi. Işık, sanki gözümüzün önündeki gerçeklik perdesinin yırtılması sonucu başka bir boyuta açılan ince bir çizgiden sızıyordu. Sonra çizgi büyüdü ve genişledi, gözlerimiz tamamen ışığın ihtişamına büründü. Açılan geçidin içinde bir siluet belirdi ve bizi o büyülenme halinden gerçeğe döndürdü. Sivri dişleri, kıvrımlı boynuzları ve kırmızı gözleriyle karşımızda Şeytan dikiliyordu.      Ve bize dedi ki: "Hemen şimdi, burada, bana dünyanın en iyi blogunu yazın! Yoksa ruhlarınızı yerim."      Donup kal...

Necronomicon

Daha önce hiç söylenmemiş ne söyleyebilirim?       Çok yorgunum. Ve çoktan kayboldum. Artık ilhamımı da yitirdim sanırım.  Yaşamak falan da istemiyorum. Karanlık bir çukur var içimde, evrendeki en ağır nesne. Işığımı yutar, beni çeker içine. Sonsuza kadar sürüklenir, atomlarıma kadar ezilirim. Bugün yine griyim. Koca bir hayat boyunca yaşadıklarımı küçücük bir hisse sığdırıp nasıl tarif edeyim? Bu yüzden belki de susmak en iyisi. Çünkü ne kadar konuşsam o kadar anlamayacaksın beni. Yine de anlatmak geliyor içimden sana, ne yapayım? Seni yazmak bir çeşit nekromansi.       Yokluğuna dayanamayıp devrilir tümcelerim. Öyle olmasa, yani sen olsan, o zaman ben bile mutlu olabilirim. Dünya acılarla dolu bir yer olmaktan çıkar; yaşamak bundan böyle sadece ıstırap değil. Senden çocuğum olsun isterim. Adını Yaz koyarım. Adını içimdeki karanlığa doğan güneşten alır. O doğduğunda gün doğar; ışık olur. Bak gördün mü, artık yaşamamın bir anlamı var! Ölmeyi...