Ana içeriğe atla

Bohem Yalnızlığı


    Sen yaz düşüsün çocukluk aşkı. Gecesi başka; fezadaki yıldızların her biri, sana giden yollarda ekmek kırıntısı. Bir meltem eser, yahut burnumda ıhlamur ağaçlarının kokusu. Hikâyeler bana seni anımsatır, kahramanları sen. Nasıldı o şiir söyle; bir şehir gider benden sen gidersen...

    Gündüzü başka, şarkılar seni hatırlatır. Kimse bilmez gerçeği, aşk bu yüzden Fransızca'dır. Siyah beyaz ve elegant. Sen yapbozun kayıp parçası, saklanan bir paskalya yumurtası. Biraz da alıngan. Kirpiklerine söyle kırpılmasınlar, canımdan edecekler beni canımdan.

    Sabaha karşı kalem bırakır bileklerim. Gün doğmadan uyuman gerek, tan ağarsa uyuyamazsın. Tüm kalelerim zapt edilir, ordularım dağılır. Teslim olurum sana bilfiil, harap ve bitap. Seni sevmek vatan müdaafasıdır. Bense kuvva, sen eşkıya diyeceksen isyan etmem mi sandın? Ah o incecik dudakların olmasa seni görürdüm. Ya istiklâl mücadelesi verirdim uğrunda, ya ölürdüm! 

    Seni özgürce yazabilmek böyle, hiç utanmadan... Adını anmamakla mümkün. Korkarım yoksa, ya yasaklarsan? İstibdatın başka hiçbir saltanatınkine benzemez. Zaten hepsini devirdin, sürersin beni de; Magosa'ya, Midilli'ye... Korkmam gayrı senden; öldüreceksen öldür! Ya körükle içimdeki yangını ya da bitir artık, söndür. 

    Vakit, ayrılık vaktidir. Güzün rüzgarları kavaklarla dans eder. Sonbahar mevsimi... Hüzün, kollarımı saran bir sevgili; seni kıskandırır. Köpürürsün resmen. Ben Hazan Şairi, mısralarımla yaprak döken. Eylül Sarhoşu, yağmurlarınla demlenen. Gündüzler de kararır, şarap misali. Yârenim bir kadeh doldurur. Sokaklarıma akşamlar çöker, senden kalan ne varsa soldurur...

    Bir bakmışsın her yer bembeyaz. Bir bakmışsın kalbim senin. Bir bakmışsın pencereden, aşağıda ben varım. Gülümsemen zihnime kazınır. Çekinirim senden, kimseden çekinmediğim kadar. Tüm cümlelerim kurallı ve titiz. Bizi biz biliriz, seninle ikimiz. Vakit dolar, ayrılırız. Bir selamımız kalır geri, bir de hiç gelmeyen o bahar. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sıradan

          Tüm muharebelerini kaybetmiş bir amiralin son kurşunu bu kelimeler. Bir insan kaç savaşta yenilebilir ki? İşte ben o kadar yenildim sana. Ah, hadi ama... Böyle bir cümlenin geleceğini sen de tahmin ediyordun, değil mi? Ezberlemiş olmalısın artık beni. İyice tanıyorsun, bir virtüözün enstrümanını tanıdığı gibi. Ve çoktan fark etmiş olmalısın aslında yitirdiğimi kelimeleri. Söyleyecek pek bir sözüm kalmamış geriye; birkaç süslü cümle ve biraz kafiye, o kadar! Sanki yine sarhoşum ve seni yazmak için bir bahane bulmuşum. Bir yerden ilham gelmiştir nasılsa, tanıdık bir müzik çalınmıştır kulağıma. Ne var bunda? Yazmak istiyorum, anlasana! [Yazasım Var #5] Ben bugün bile hâlâ otuzumda, seni düşünürüm her ayın dokuzu nda. Kafiyeler yazma çabam, onların güzel olduğuna dair batıl bir inançtan ibaret. Çünkü sen de güzelsin. Seni yazmak demek, süpernovaya dönüşen yıldızları yazmak gibidir. Çünkü bulutsular da güzeldir. Yazdıklarımı anlamaları için astron...

Anısına

      Bu, dünyada yazılmış en iyi ve en harika blog: Anısına.      Uzun zaman önce bir gece vakti kardeşim Semih ve ben, Ayvacık’tan Saray'a dönüyorduk. Uzun ve sessiz yolda bizden başka kimsecikler yoktu. Bütün gün alkol içmenin bize verdiği yetki ve yolun ıssızlığıyla birlikte; o gece o yoldaki -hatta belki de koca evrende- en gürültülü iki varlık bizdik.      Sonra birdenbire, yolun ortasında parıldayan bir ışık belirdi. Işık, sanki gözümüzün önündeki gerçeklik perdesinin yırtılması sonucu başka bir boyuta açılan ince bir çizgiden sızıyordu. Sonra çizgi büyüdü ve genişledi, gözlerimiz tamamen ışığın ihtişamına büründü. Açılan geçidin içinde bir siluet belirdi ve bizi o büyülenme halinden gerçeğe döndürdü. Sivri dişleri, kıvrımlı boynuzları ve kırmızı gözleriyle karşımızda Şeytan dikiliyordu.      Ve bize dedi ki: "Hemen şimdi, burada, bana dünyanın en iyi blogunu yazın! Yoksa ruhlarınızı yerim."      Donup kal...

Yadigâr

     İnsan, beyazlarını da severmiş yadigâr kalınca. Bu evden taşınacağım mesela. Kitap bir gün bitecek. İşimden de ayrılacağım. Ve sen bir hatıra olacaksın... Seni öyle seveceğim artık. Acıları kabullendiğim gibi kabulleneceğim yılların benden gidişini. Seni de giden o yıllarla birlikte geride bırakacağım. Hatıran yadigâr kalacak.      Şimdi boşuna kahrını çekiyorum dünyanın. Ne garip, hiç doğmak istememiştim oysa! Hatırla anne, göklerin tavanının çatırdadığı o kanlı geceyi. Hatırla sana neler ettiklerini! Değer miydi sence bu olanlara? Yeryüzünde öylece dolanan yalnız bir ruh olmama? Söyle, yıllarımı geri versinler, yıllarımı geri bana… İvedi bir yaz akşamı, güneş batarken, serin bir meltem kestiğinde son nefesimi, gözlerimi kapatıp karnındaki huzura döneyim. Huzuru geri bana…       Günler geçiyor elbet. Yaşamak, tatlı bir telaşın mücadelesi. En azından kendimi buna inandırıyorum ben de herkes gibi. Bir tutunma çabası… Hayatın kıyısınd...