Ana içeriğe atla

Dünya İçin Değiş

Bakmayın böyle bir başlık attığıma, sosyal mesaj içeriği bana değil bizzat Charles Bradley’e ait. Geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Change For The World” şarkısı bana önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan “Changes” albümüyle ilgili küçük bir yazı yazma fikri verdi. 1 Nisan’da piyasaya çıkacak olan albümle ilgili bir ön tanıtım yapıp size böyle bir müzisyeni dinlemenizde yardımcı olabilirsem çok mutlu olurum çünkü Charles Bradley benim için gerçekten çok özeldir.

Bazı müzisyenler vardır müzikleriyle bazıları da sözleriyle sizin kalbinizi eritir. Bradley’in benim için bu kadar önemli olmasının sebebi bunlar değil. Bradley benim müziğe olan inancımı geri getirdi. Kendisini daha öncesinde “How Long” şarkısıyla tanımıştım. Tabii müziğe olan inancımı kaybetmem günümüzdeki müziğin yozlaştığını düşündüğümden kaynaklanıyordu ve bu tamamen kişisel. Günümüz müziğine inancımı yitirmişken, Charles Bradley’in Dusty Blue şarkısını dinlediğimde benim için her şey sıradandı. 1970’lerin ya da 80’lerin herhangi bir Soul parçasında bu kaliteyi görebilirdiniz. Beni şaşırtan şey o anda gerçekleşti: bu şarkı 2013 yılında çıkan “Victim of Love” albümünden bir parçaydı.

Günümüzde hala nasıl bu kadar kaliteli bir şarkı yapıldığına dair şaşkınlığımı kendimden dahi gizleyemiyordum. Benim gibi eski kulağa sahip birine göre bu kalitede bir şarkı 2013 yılında yayınlanan bir albümünde yer alamazdı. Bu inanılamayacak kadar güzeldi. O günden sonra her şarkıda güzel bir tını aradığımı fark ettim. Artık eskisi gibi karamsar bakmıyorum müzik piyasalarına. Geçmiş hayranlığı ne kadar bendeki yerini korusa da gerek yerli gerek yabancı şarkılarda güzel melodilere rastlamak mümkün.

Changes albümünde merak ettiğim şeylerden biri de, albümde bir çok yeni ve orjinal şarkının olmasının yanı sıra, albüme ismini de veren şarkı aslında bir Black Sabbath şarkısı. Yani albüm Changes şarkısının haricinde de cover şarkılar içeriyor olabilir. Ben albümün çıkmasını dört gözle bekliyorum. Albüm çıkana kadar Charles Bradley'i takip edip piyasaya sürdüğü şarkıları dinleyerek merakınızı giderebilirsiniz. İlerleyen zamanlarda başka bir ritimle görüşmek üzere, müzikle kalın...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sıradan

          Tüm muharebelerini kaybetmiş bir amiralin son kurşunu bu kelimeler. Bir insan kaç savaşta yenilebilir ki? İşte ben o kadar yenildim sana. Ah, hadi ama... Böyle bir cümlenin geleceğini sen de tahmin ediyordun, değil mi? Ezberlemiş olmalısın artık beni. İyice tanıyorsun, bir virtüözün enstrümanını tanıdığı gibi. Ve çoktan fark etmiş olmalısın aslında yitirdiğimi kelimeleri. Söyleyecek pek bir sözüm kalmamış geriye; birkaç süslü cümle ve biraz kafiye, o kadar! Sanki yine sarhoşum ve seni yazmak için bir bahane bulmuşum. Bir yerden ilham gelmiştir nasılsa, tanıdık bir müzik çalınmıştır kulağıma. Ne var bunda? Yazmak istiyorum, anlasana! [Yazasım Var #5] Ben bugün bile hâlâ otuzumda, seni düşünürüm her ayın dokuzu nda. Kafiyeler yazma çabam, onların güzel olduğuna dair batıl bir inançtan ibaret. Çünkü sen de güzelsin. Seni yazmak demek, süpernovaya dönüşen yıldızları yazmak gibidir. Çünkü bulutsular da güzeldir. Yazdıklarımı anlamaları için astron...

Necronomicon

Daha önce hiç söylenmemiş ne söyleyebilirim?       Çok yorgunum. Ve çoktan kayboldum. Artık ilhamımı da yitirdim sanırım.  Yaşamak falan da istemiyorum. Karanlık bir çukur var içimde, evrendeki en ağır nesne. Işığımı yutar, beni çeker içine. Sonsuza kadar sürüklenir, atomlarıma kadar ezilirim. Bugün yine griyim. Koca bir hayat boyunca yaşadıklarımı küçücük bir hisse sığdırıp nasıl tarif edeyim? Bu yüzden belki de susmak en iyisi. Çünkü ne kadar konuşsam o kadar anlamayacaksın beni. Yine de anlatmak geliyor içimden sana, ne yapayım? Seni yazmak bir çeşit nekromansi.       Yokluğuna dayanamayıp devrilir tümcelerim. Öyle olmasa, yani sen olsan, o zaman ben bile mutlu olabilirim. Dünya acılarla dolu bir yer olmaktan çıkar; yaşamak bundan böyle sadece ıstırap değil. Senden çocuğum olsun isterim. Adını Yaz koyarım. Adını içimdeki karanlığa doğan güneşten alır. O doğduğunda gün doğar; ışık olur. Bak gördün mü, artık yaşamamın bir anlamı var! Ölmeyi...

Anısına

      Bu, dünyada yazılmış en iyi ve en harika blog: Anısına.      Uzun zaman önce bir gece vakti kardeşim Semih ve ben, Ayvacık’tan Saray'a dönüyorduk. Uzun ve sessiz yolda bizden başka kimsecikler yoktu. Bütün gün alkol içmenin bize verdiği yetki ve yolun ıssızlığıyla birlikte; o gece o yoldaki -hatta belki de koca evrende- en gürültülü iki varlık bizdik.      Sonra birdenbire, yolun ortasında parıldayan bir ışık belirdi. Işık, sanki gözümüzün önündeki gerçeklik perdesinin yırtılması sonucu başka bir boyuta açılan ince bir çizgiden sızıyordu. Sonra çizgi büyüdü ve genişledi, gözlerimiz tamamen ışığın ihtişamına büründü. Açılan geçidin içinde bir siluet belirdi ve bizi o büyülenme halinden gerçeğe döndürdü. Sivri dişleri, kıvrımlı boynuzları ve kırmızı gözleriyle karşımızda Şeytan dikiliyordu.      Ve bize dedi ki: "Hemen şimdi, burada, bana dünyanın en iyi blogunu yazın! Yoksa ruhlarınızı yerim."      Donup kal...