Mila, genç bir denizkızı nın ismi. İnsan yaşıyla en az üç yüz. Denizin açıklarında yaşar. Kayalıkların üzerinde oturur ve şarkı söyler. Ne yaparsam yapayım sevmeyecek beni. Hayat, bir yerden sonra özlemekle geçecek. Kişileri... Yerleri... Ve hatta geçmişi. Bunları da değil esasen, o hisleri. Değişim hayatın doğasında var. Güzel, aynı zamanda acı. Özlemekse kaçınılmaz! Çiçeklerin derdinden böcekler anlamaz. Böceklerin şarkısını kuşlar söylemez. Her birimiz farklı bir can taşırız. Yaş otuz üç, kimine göre yolun sonu. Otuz beş için kağıt gerekli. Altmışta süpernova ve master ! Elementlerin lordu olacaksan astronomi ve uzayı tanıyacaksın. Kimse anlamayacak dilinden. Hoş, anlamak isteyen de az ya. Neyse, sen yine de yaz! Boşver, kızma onlara. Seni sen bile anlamıyorsun ki bazen. İlle birine kızacaksan TDK'ya kız. Birleşik kelimelerden bihaberler. Savaş açıyorum hepsine, bu ilânıdır! Ya da, boş ver ! Bırak onlar kazansın. Senin işin...
Kanatlarım sana uçmak içindi. Bir yaz mevsimi, evimden çok uzaklara düştüm. Hiçbir yol beni sana götürmedi. Ne yazık. Gözümdeki yangınları maviliğim söndürmedi. Bir taksi çevirmeliydim. Hay aksi! Ne kuş uçtu ne kervan geçti. Girdabında boğdu beni gözlerindeki galaksi. Bitmedi... Devir daim ettim. Seni tavaf ettim. Sana taptım! Sen öylece dolandın durdun. Karanlığın içindeki aydınlık. Kötülüğe karşı iyilik. Kaostaki dinginlik. Sessizliğimdeki müzik... Bir şarkı oldun. Hep çaldın! Herkes seni söyledi. Ben dinledim. Seni ezberledim. Tekrar tekrar başa sardım. Döngülere takılıp kaldım. Savrulduğum kadar çektin kendine. O kadar! Fark etmedin bile. Bense hep yörüngende... Günler... Aylar... Yıllar... Gözlerin vardı merkezimde. Vardır bir hikâyesi herkesin de... Benimki başka! Benim öyküm bir çift karadelik. Nazım gibi nesir. Ölüme mahkum bir esir. Ölmedim ...