Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yanalım Diye

       İçimde ağlamak biriktiririm. Nefesimi tutmak gibi; büyüdükçe büyür, zamanla ağırlaşır. Taşıyamam artık, o ağlamak nefesime karışır. Anılar bile bir anının içindedir artık. Sevmek, kitaptaki bir tanımdan ibaret. Hayal et, nasıl da yazardın geceler boyu. “Edebiyat parçalardın” giriş paragraflarında. Eski fotoğraflarında gülümserdin her zaman, sanki hep mutluymuş gibi. Hayat bir yanılsama. Ne sebep oldu binlerce kilometre uzaklara uçmana?                 Ah, hayat daha basitti elbette bir zamanlar. Kaç farklı kelime kullandığının önemi yoktu; ne bir eksik, ne bir fazla. Tümcelerinde yüklemlerin olmamasını umursamazdın. Cümlelerini inatla devrik kurardın. Olmayan okurlarını etkilemeye çalışmazdın. İlham gelirse yazardın; her zaman gelirdi. Sağ olsun hiç gitmezdi. Gelmiyorsa sen ona giderdin. Soğukta tir tir titrerdin. Sokakta bağırarak şiirler yazardın. Sokaktaki en aptal çocuk sendin. Yine de seni severlerdi. Belki. Biraz...                 Hangisi daha güzeldir dersin?

-Gitmek-

  Hatırlayabildiğim en eski anılarımda dahi hep "gitmek" vardı benim. Öyle her zamanki gibi, bir yerleri keşfetmek için gitmek de değil; bazen, kaçmak için. Bazen de kaçtığım şeylere uzaktan bakabilmek, planlar kurup, sonra üzerine daha iyi gidebilmek için. Bu gidişim hangi sınıfa giriyordur bilmiyorum ama bugün "yine" gidiyorum. Üstelik bu sefer, duygusal ve romantik herhangi bir bağım olmasa da çok sevdiğim bu şehir, Melbourne'den...  O da beni sevmiş olacak ki, yağmur yağdırarak veda ediyor bana. İster arkamdan su dökerek uğurlamak olarak algılayın, ister gidiyorum diye ağlıyor olsun... Her iki şekilde de o sevgiyi hissedebiliyorum yüzüme vuran her bir yağmur damlasında.  Ne kadar ironik, bu defteri yazmaya başladığım günden beri kullandığım ve "bu kalem biterse ne yaparım, başka bir kalemle yazmak çok eğreti durmaz mı" diye düşündüğüm kelimin bitmesinin benim Melbourne'den gidişime denk gelmesi. Bu maceraya da bir kalem ve bir defterle