Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bal Arısı

Ofisin girişi olduğunu düşündüğüm yerin önünde, mermer bir sütunun üzerinde, nasıl olduğunu bilmediğim bir mühendislikle havada asılı şekilde bir sanat eseriymişçesine duran -belki de sergilenen demek daha doğru olacak- başparmağım büyüklüğündeki arı heykelini izliyordum. Rengi o kadar koyu mordu ki ilk görüşte siyah olduğunu sanırdınız. Bu arı heykelinin onun sembolü olduğunu ilk görüşte anladım. Ama her nedense hep altın veya gümüşten olacağını düşünmüştüm. Bu gördüğüm siyahlık ise beni tamamen büyüsü altına almıştı. Gözlerimi üzerinden alamıyor, sisli sokaktaki diğer mekânlara ve önlerindeki heykellere bakamıyordum. Bu sırada o, arkamdan yaklaşıp, düşüncelerimi duymuşçasına; kara elmas, dedi. Kara elmas, diye tekrar ettim. Kömür mü yani? Şaşkınlığım onu epeyce eğlendirmiş gibi görünerek güldü ancak alay etmiyordu. Doğru ya, dedi, sizin geldiğiniz yerde atomların bu şekilde dizilmiş haline hiç rastlanmaz. Neyse, diye devam etti, isterseniz içeri geçelim. Sokağı göstererek;