Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu Bir Elveda

Son bardağı da vururken masaya, sitem ediyorum bir avuç dolusu kum zerrelerinden zamana. Saysam, kaç milyon tanecik vardır ki? Bence neden bahsettiğimi anlıyorsunuz. Hani, şarkının en sevdiğiniz yeri çalar ve hatırlarsınız ya aynı öyle işte benim çocukluğum. Komik geliyor çünkü daha dün bile çocuktum. Ah işte bak yine bir tutam kum döküldü gitti elimden. Yumruğumu ne kadar sıksam da... Bu geçen zaman, bana biraz "kıl" galiba. Merak ediyorum, nasıl olurdu acaba? Gümüş zincirli bir kolye hiç kararmasaydı. Kasetçalarların devri geçmese, ufaklıklar hala sokaklarda oynasaydı. En sevdiğimin buzlu dondurma olduğu yıllar diyorum. Yaz hiç bitmese okullar hiç başlamasaydı. Ağustos bitmeseydi yani, anladın mı şimdi? Ben bir yere tatile gitmiş olsam, daha dönmemişim. Eylül gelmiyor, ben hiç doğmamışım. Sonra bir geliyorum, her yer bayram festival. Ben yine gidiyorum, hiçbir şey değişmiyor. Bir şeyler de eksiliyor tabii, birkaç tını yok, birkaç kelime eksik, birkaç sayfa kayıp, birkaç

Senden Uzakta

Ay parçalanmış dağılırken gökyüzünden, aklını çelmek isterdim saçma sapan cümlelerle, betimler, anlamı bile olmayan. Karanlık çökerken geceye, romantik şeyler yazmak, yazabilmek isterdim aslında ben. Aslında ben, senin şiirler yazdıran bir kadından çok, şiirler okunacak bir kadın olmanı isterdim. Mutlu olsaydım da yazmasaydım hiçbirini... Şöyle güzelce bir tane seçip fazla kafiyesi olmayan, yazılmışlardan, Nisanlardan birinde sana okumak isterdim. Ölmek isterdim ansızın bir Ağustos sabahına karşı. Ölmek ya, kollarında asla. Çekip gidip bir it gibi, kimsesizce bir yerlerde sessiz, çaresiz... Sensiz değil fakat ! Sakat hayallerimde seni de yanıma alarak. Ölüp gitmek isterdim hasta bir çakal gibi, senden uzakta. ***