Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hasret

Trenlerin sesini duyuyor musun? Sirenler senin için çalmıyor. Şimdilik... "İstanbul yönüne gidecek yüksek hızlı tren 10 dakika sonra 3. peron 6 numaralı yolda bekleniyor." Eline damlayan bir yağmur damlasıydı. Hani hislerinle gök yüzünü griye boğmuştun ya onun eseri. Bırak ağlasın. Gök yüzü  bu işi iyi yapıyor. O'nun ağlamasından iyidir. Gök yüzü büyük ve güçlü. Ama o henüz o kadar güçlü değil.  Sanrılarını gördüğün o gelecek belki de hiç gerçek olmayacak. Belki de her şey çok kolay olur kim bilir. Sen yine de temkinli ol. Onu görmek için zor yollara başvurabilirsin. Gördükten sonra bile çok uzun bir sure göremeyeceksin. Geri dönmek isteyecek. En azından başlarda... "İstanbul yönüne gidecek yüksek hızlı tren 5 dakika sonra 3. peron 6 numaralı yolda beklenmektedir." Gerginsin aynı zamanda da heyecanlı. Böyle hissetmek için daha 5 saatin yok mu? Kolay olacağını sanmıştın değil mi? Diğer yolculuklarına benzeyecekti.  Bir şeyler yazacaktın belki de o

Dünya İçin Değiş

Bakmayın böyle bir başlık attığıma, sosyal mesaj içeriği bana değil bizzat Charles Bradley’e ait. Geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Change For The World” şarkısı bana önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan “Changes” albümüyle ilgili küçük bir yazı yazma fikri verdi. 1 Nisan’da piyasaya çıkacak olan albümle ilgili bir ön tanıtım yapıp size böyle bir müzisyeni dinlemenizde yardımcı olabilirsem çok mutlu olurum çünkü Charles Bradley benim için gerçekten çok özeldir. Bazı müzisyenler vardır müzikleriyle bazıları da sözleriyle sizin kalbinizi eritir. Bradley’in benim için bu kadar önemli olmasının sebebi bunlar değil. Bradley benim müziğe olan inancımı geri getirdi. Kendisini daha öncesinde “How Long” şarkısıyla tanımıştım. Tabii müziğe olan inancımı kaybetmem günümüzdeki müziğin yozlaştığını düşündüğümden kaynaklanıyordu ve bu tamamen kişisel. Günümüz müziğine inancımı yitirmişken, Charles Bradley’in Dusty Blue şarkısını dinlediğimde benim için her şey sıradandı. 1970’lerin ya da 80

Saray Şubatları

 Akşamüstünün griliğinde seni tekilleştirir Saray Şubatları. Kışı da rüzgarı da önünde diz çöktürür ayazı. Alır başını gider mevsimler senden uzaklara, tekilleştirmekten ziyade bir başına bırakır seni kalabalığın ortasında. Öfkesinden kuduran rüzgarlar seni hiç de umursamıyordur aslında, tıpkı senin de onları umursamadığın gibi. Sevdiklerin, ailen ya da arkadaşların yoktur yanında; bu yüzdendir, yalnız yürürsün Saray'ın sokaklarında.   Yaşın, cinsiyetin, siyasi görüşün, dini inancın ya da tuttuğun takım kaybolur düşüncelerinin arasında. Şubat kaybettirir birçok şeyi, zaman akıp gider parmaklarının arasından. Yazdıklarından, dinlediğin şarkılarından bir tat hatırlatır sana; tadı damağında kalır yalnızlıklarının...   Biriktirir hatıraları, işini bilir Şubat ve en gerektiği an serbest bırakır anıları.  Tıpkı anlattığı gibi şairin, yoksul bir gramofon çalar, iki genç oturur kafiyeli şiirler yazar, bir çay bir muhabbete karakter katar. Sarayın akşamüstünde güne