Akşamüstünün griliğinde seni tekilleştirir Saray
Şubatları. Kışı da rüzgarı da önünde diz çöktürür ayazı. Alır başını gider
mevsimler senden uzaklara, tekilleştirmekten ziyade bir başına bırakır seni
kalabalığın ortasında. Öfkesinden kuduran rüzgarlar seni hiç de umursamıyordur
aslında, tıpkı senin de onları umursamadığın gibi. Sevdiklerin, ailen ya da
arkadaşların yoktur yanında; bu yüzdendir, yalnız yürürsün Saray'ın
sokaklarında.
Yaşın, cinsiyetin, siyasi görüşün, dini inancın ya da
tuttuğun takım kaybolur düşüncelerinin arasında. Şubat kaybettirir birçok şeyi,
zaman akıp gider parmaklarının arasından. Yazdıklarından, dinlediğin
şarkılarından bir tat hatırlatır sana; tadı damağında kalır
yalnızlıklarının...
Biriktirir hatıraları, işini bilir Şubat ve en gerektiği
an serbest bırakır anıları.
Tıpkı anlattığı gibi şairin, yoksul bir gramofon
çalar, iki genç oturur kafiyeli şiirler yazar, bir çay bir muhabbete karakter
katar. Sarayın akşamüstünde güneş batar, yeni akşamlar yeni hatıralar doğar.
Sıcak-soğuk kafasına göredir Saray'da. Bazen soğuk bir karanlık çöker bazen de
turuncudur kaldırımlar sokak lambalarının yağmur damlalarına vurup yansımasıyla.
Bazen ayazdır bazen sıcacıktır Saray Şubatları. Sen yine de ellerin cebinde
aheste aheste yürürsün. Bugün sen değilsindir o şiirleri yazanlardan, sen
değilsindir çayınla muhabbetin renk katanları...
Yorumlar
Yorum Gönder