Ana içeriğe atla

-Dönmek-

 
Evet sana dönmek, "kavuşmak" değil ancak!

    Sevgili Mel,

    Birgün geri döndüğümde asla eskisi gibi olmayacağını ikimizin de bildiğini söylemiştim. Bunu söyleten içimdeki nostalji olsa da gerçekleşmesini hiç istemediğim bir trajediydi. Çünkü kim "döndüğünde" bıraktığı duyguları bulmak istemez ki? Dönmelerin amacı da bu değil midir zaten; kavuşmak...

    Hayat bir eve dönüş yolculuğudur.

    Bütün yolculuklar aslında eve dönmek içindir derim ya her zaman. Peki, sana dönmek de şimdi, eve dönmek miydi dersin? Evet, yuvamda bulabileceğim bir sıcaklıkla karşıladın beni... Benim müziğim ile başladı sana olan ziyaretim ve bu senin bir mucizendi. Havaalanından indiğim anda "Sweet Child" çaldırdın kulaklarıma. Burada eski bir dost çıkardın karşıma. Günlerce onunla birlikte gezdik senin sokaklarını. "Melbourne'de bahar!" diyerek dalga geçiyor Avustralyalılar bu mevsimle. Gerçekten de sonbahar sanki. Oysa sen benim böyle kasvetli havaları sevdiğimi biliyorsun, gökyüzündeki griliği ve bir türlü yağmayı beceremeyen yağmurları... Belki de her şeyi gerçekten benim için yaptın, sıcak bir karşılama için. Birlikte geçireceğimiz bu bir haftanın olabildiğince güzel geçmesi için hazırlandın. Öyleyse, neden bu soğukluk? Neden üşüyorum?

    Sen klişelerden hoşlanmayacak kadar elegantken benim onları seven varoş bir yanımın olduğunu biliyorsun. Bunu söylerken kendimi sana layık görmediğimi ve bunun bir aşağılık kompleksi olduğunu düşünme sakın. Çünkü tarif edemediğim o küçük varoş yanımdan keyif almadığımı söyleyemem, üstelik klişeleri gerçekten seviyorum. Sevmekten de öte, gerekli ve anlamlı olduklarını düşünüyorum. Kendimi sana layık görmemek değil de seni gerçekten anlayabildiğimi düşündüren şeylerden biri de bu anlam arayışım aslında. Kim anlayabilir seni gerçekten, benim kadar? Keşke yine anlayabilsem, neden bu soğukluk bilebilsem. Ya da ne zaman biteceğini, bir sonraki görüşmemizde mi? Biliyor musun, her şeye rağmen içimde bir his var, mutlu bir his, umutlu bir his! Yeniden karşılaştığımızda ikimiz de yorulmuş olacağız sanki. Bu iyi bir şey, yorulmak! Çünkü birlikte dinleneceğiz...

    Belki başka bir evrende hiç ayrılmamışızdır seninle.

    Bugün benim doğum günüm. Yeryüzündeki en sevdiğim yerlerden birinde yazıyorum yine sana. Sadece bu bile yeterli aslında. Bana kattığın bütün güzellikler için teşekkürler. Bir daha görüşünceye dek!

    Tüm içtenliğimle...

Kartal
Victoria Eyalet Kütüphanesi
25 Eylül 2022



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her Ayın Dokuzu

              Her yazın kendine has bir kokusu vardır. Kesik bir meltem eser ve o an hatırlarsın. Kimi zaman Şirince Şarabı tadında, bazen de balık ve bira... Akşamüstü turunculuğunda fark edersin tükendiğini tüm kelimelerin. Söylenecek pek bir şey kalmaz geriye. Yaşın yirmi dokuz. Artık her ayın dokuzu bir armağandır eski sevgiliye. Gitarcının hediyesi renkli bir pena, şairinki birkaç kafiye. Ve sen, öylece beklemeye devam edersin akşam çökerken. Gün aheste uzaklaşır.        Gökyüzüne yıldızlar yaraşır, dudağında muzip bir gülümseme. Hiçbir ressam boyayamaz güzelliğini. Tanrı varsa en büyük kanıtı sensin. Ne bir eserim yakışır gözlerine, ne de ben hatırladığın o aptal çocuğum artık. Aşk, âlimlerin kendilerini işine adamak için uydurduğu bir bahane miydi sadece? Yoksa kuyumcular daha fazla pırlanta satsın diye mi severiz sence? Boşver, bazı soruların cevabının olmasının dahi bir mânâsı yoktur. Hayat da böyle belki, gelip geçiyor yaşıyoruz diye nasılsa.      Sen tahtında oturup yarını p

Hatırlamak Laneti

    Her şey karanlığa gömülür, derin ve sessiz karanlığa... Bazı hatalardan dönülmez. Vakit yetmez toparlanmaya. Pişmanlıklar bavula sığmaz. Bir kısmını bırakırım hiç bilmediğim yabancı bir şehirde, seninle birlikte.       Sevebilirdim oysa burayı, yaşayabilirdim yıllarca. Köşe başında bir kahvecim olurdu, her gün gittiğim bir kitapçım… Müzelerin önünden geçerken birlikte gezeriz diye planlar yapardım. Bir pizzacı bulurduk sonra. Bir kilisenin önünde otururduk yorulunca. Elini tutardım yürürken. Hangi sokakta istersen orada fotoğraf çekilirdik. Seni trene bindirip de uğurlama vakti gelince, gitme derdim!      Sana gitme demedim, Lavinia. Sarılıp öpmedim. Bunlar valizime sığdırabildiğim pişmanlıklardan birkaçı. Artık nereye gitsem yanımda taşıyacağım, bu ıssız karanlıkta bana eşlik etsinler diye. Hatırlayacağım. Sen unuttun mu acaba?       Hatırlamak laneti ile cezalandırılmışım ben. Milyonlarca olasılık dönüyor kafamda, yaşadığımız hayatlar ve yaşamadıklarımız da… Sakın yanlış bir şey

Hazan Biri

            Dünya üzerime gelir; diz çökmüş Atlas gibiyim. Omuzlarım ezilir, kelimeler boğazıma dizilir. Kimseye laf anlatmak gelmez içimden. Gözlerime bakma anne, sana yalan söylemek istemem. Nazende bi' düş, bazen bir gülüş alır götürür... Sessiz bir öpüş ve keskin bir bakış öldürür beni. Yazan biri değil, hazan biriyim artık ben. Yapraklarım dökülür.       Geçmiş, dönemeyeceğim kadar uzaklaşır benden. Kurduğum hayaller yıkılır, propagandasını yaptığım davalar satılık çıkar. Dionysosçu bir tragedya oynarım. Çağın bir kahraman ve sana baş kaldıran! Ne gelir elden? Artık formüllerle yazamam. Semih fark eder, Cennet beğenmez. Koray, zarlarımı yeniden at! Soluyor bak auram. Bu fani bedenim elbet tadacak bir gün ecelden; fakat ideam ulaşılamaz.     Kaç kere sıfırdan başlayabilir ki insan? Daha kaç savaşa tanıklık eder bu meydan? Kaç yağmur temizler günahlarımı? Ben, senin yerine de yandım ulan! Sen taşı içimde söndürdüğüm bu yangını. Al ellerinin arasına başını, söyle kendine ne yalan