Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hatırlamak Laneti

    Her şey karanlığa gömülür, derin ve sessiz karanlığa... Bazı hatalardan dönülmez. Vakit yetmez toparlanmaya. Pişmanlıklar bavula sığmaz. Bir kısmını bırakırım hiç bilmediğim yabancı bir şehirde, seninle birlikte.       Sevebilirdim oysa burayı, yaşayabilirdim yıllarca. Köşe başında bir kahvecim olurdu, her gün gittiğim bir kitapçım… Müzelerin önünden geçerken birlikte gezeriz diye planlar yapardım. Bir pizzacı bulurduk sonra. Bir kilisenin önünde otururduk yorulunca. Elini tutardım yürürken. Hangi sokakta istersen orada fotoğraf çekilirdik. Seni trene bindirip de uğurlama vakti gelince, gitme derdim!      Sana gitme demedim, Lavinia. Sarılıp öpmedim. Bunlar valizime sığdırabildiğim pişmanlıklardan birkaçı. Artık nereye gitsem yanımda taşıyacağım, bu ıssız karanlıkta bana eşlik etsinler diye. Hatırlayacağım. Sen unuttun mu acaba?       Hatırlamak laneti ile cezalandırılmışım ben. Milyonlarca olasılık dönüyor kafamda, yaşadığımız hayatlar ve yaşamadıklarımız da… Sakın yanlış bir şey

Hu (Şiir)

Yaslar biriktirdim size hediye. Benden hatıra kalır diye geriye. Hiç dökülmemiş yaşlarım var, onları dökün. Boğazımdaki düğümleri sökün! Hiç yazılmamış öyküm, boynu bükük kalacak yokluğumda. Ona da iyi bakın, yazık olmasın sakın. Bir isim koyun yalnızlığıma. Benden sayın yalnızları da. Kalmasınlar bir başlarına... Korkarlar bilirim, içleri ürperir, üşürler. Ellerini tutun. Verdiğim öğütleri de... Düşünün. Taşının oradan oraya. Hiçbirimiz ait değiliz bu dünyaya. Çakılı bir çivimiz kalmasın. Beni de unutun! Hayatın sırtında bir çıban bir yaşıyoruz, tutup sıkamıyor diye. Yağmurlar istemiyor, ıslatıyor! Güneş sevmiyor, yakıyor! Varmıyor hiçbir yere yollar...  Sarılmıyor birbirine kollar... Savaşlar niye var? Kardeş kardeşi öldürdü, delirtti diye dünya bizi. Asıl o gün cennetteki son gündü. Babalar evlat gömdü! Anaları yazacak kadar şair değilim. Hep iç çekerek aldım nefesimi. Üfledim, söndürdüm nefsimi... Hu! Selam aldım, çiçek verdim. Kâh güldüm, kâh öldüm. Topraktan geldim, sana döndüm.

Gamzede Bir Yer

Sevdanın yanağındaki gamzede bir yer bulma çabasıydı benimki. Sabahın kırağısında tarlaya giden ırgatların da gecenin köründe doklara yanaşan denizcilerin de meramı aynıydı; vardı hepsinin bir yâri, hiç olmazsa yâreni... Bir ben yalnızdım, ölümün huzurlu kollarını beklerken bir başıma. Kelimelerle aram iyiydi her zaman. Kafiyeler yaratabilirdim hiç yoktan. Betimlerle boyayabilirdim sayfaları. Paragraflarca konuşturabilir ya da bir ünlemle susturabilirdim istediğimi. Satırlarımın arasında dans ederdi gözler, dilediğim ritimle. Çok istersem haraç bile keserdim gelen geçenden, birkaç damla gözyaşı ile. Anladık, çok iyiydim, çok iyiydim de hangi süslü söz gidenleri geri getirebilirdi ki? Kuklaları canlandırabilir miydi üzerine yazdığım kâğıtlar? Yer altına gidip de dönebilir miydi kahramanlarım? Ya da yükselebilir miydi gökyüzüne ben ne kadar istesem de? Acılı anaların çocuklarını diriltebilir miydi ağıtlar? Savaşa düzülen methiyeler durdurabilir miydi dökülen o kanları? Şarkılar merhe

Düş

Dingin bir akşamüstünde, çarşafla örtülmüş durgun denizin minik dalgaları vuruyordu ayaklarını sarkıtarak oturduğu rıhtıma. Batmakta olan güneş yüzünün sağ tarafına vuruyor ve gözünü alıyordu. Kesik kesik esen meltem burnunun alıştığı yosun ve balık kokusunu bir anlığına temizleyerek tekrar hatırlatıyordu. "Dün gece bir rüya gördüm." Dedi, suskunluğa alışmış ses telleriyle. Söyleyeceği bu kadardı. Cümlesindeki vurgudan sözüne devam etmeyeceği anlaşılıyordu. Söylemiş ve bitmişti. Bunu bir müddet süren bir sessizlik takip etti. Sessizlik ise anca oradan oraya kanat çırpıp, etraftakilere küfredercesine öten martıların sesi ve arkadan geçen insanların gürültüsü kadar sessizdi. Sonunda, kadife yumuşaklığındaki sesiyle konuşan kadını duydu. "Ne gördün?" Diye sordu kadın, neredeyse ilgili olduğu bile söylenebilirdi. "Hatırlamıyorum." Diye yanıtlayıverdi sağına dönerken. Güneş artık tam karşıdan vuruyor olmasına rağmen o kadar parlak görünmüyordu. Kadın güneşten d