Çok şey istememiştim bu hayattan. Bi “rock star” olmak
isterdim belki ama ben sadece sololar atmak istedim. Gitarı ağlatabileceğim,
gözyaşlarımı notalara dönüştürebileceğim sololar. Aşık olmak istemiştim
sonra. Çünkü bana göre ya siyah ya da beyaz vardı bu hayatta. Ya aşık olursun
ya da hiç yaşamamışsındır. Hayata geldiysen de iki şey olmalıydı, ya birinin en
sevdiği şarkının solo kısmı olacaksın ya da o soloyu atan kişi...
Bakıyorum da isteklerim çok da basit şeyler aslında. Peki niye? Gelin de size biraz kendimi açayım. Pazar sabahları benim en sevdiğim sabahlardır mesela. En sevdiğim gün içinse Pazar diyemem asla. Cumartesi akşamlarına haksızlık olur. Çok severim Cumartesinin akşamüstlerini. Geceden sabaha özgürce seyahat edebilirsin hayatın tüm yükleri ve sorumlulukları olmadan. Sevdiğin üç-beş insan için de geçerli bu. Öyledir ki Pazar kahvaltılarını herkes için bu değerli kılar. Ailecek edilen bir kahvaltıyı kim sevmez ki?
İşte ben böyle günleri geceleri birbirine katmış mevsimlerden hoşlanırım en çok. Yaz akşamları benim için yaşama sebebi oldu çoğu zaman. Çünkü ben o zamanlarda çalmak istedim, yazmak istedim, yaşamak istedim. Çalmak derken de öyle gitarı ağlatırcasına sololar değil tabii. Melodisi kafa yormayan, dingin harmoniler...
Arpejlerin ve hayallerin üstüne kuruldu bütün hayallerim. Peki niye? Bu kadar basitken, gerçekleşmesi niye bu kadar zor oldu ki? Mutluluk benim için bunlardı sadece ve ben mutlu olmak istedim. Tatmin olmamak belki de bir sorundur ama benim burda söz ettiğim istediğin şeylerin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi. Belki dileklerim kabul olur ama yine de mutsuz olurdum kim bilir...
Neyse, müzik ikinci kez bitiyor, yazıyı bitirmek için üçüncü kez başlatıyorum ve yazıyı bitiriyorum. Ana fikir belki de şu olmalı, basit şeyler dilemeyin çünkü zaten dileğiniz gerçekleşmeyecek. Size harikulade bir dilek dilemeniz için yazılmadı bu yazı ama sizin hayalleriniz öyle olsun...
Yorumlar
Yorum Gönder