Anlatılır ki; doğduğum gece gökyüzü bebeğini kartal kapmış Fatma Girik gibi haykıra haykıra ağlıyormuş. Tanrılar canıma karşılık can, ruhuma karşılık ruh istemişler. Ben de ağlamışım, avazım çıktığı kadar ağlayarak reddetmişim bu isteklerini. O yüzden, doğduğum gün lanetlendiğim gündür aslında benim.
Denir ki, o gece Aquila takımından bir yıldız süpernovaya dönüşmüş. Tanrıların öfkesi ancak böyle durulmuş. Annem nihayet kucağına almış beni; cefadan mıdır, tırnaklarım uzunmuş. Kesmeseydin keşke be anne, hayata tutunacaktım belki onlarla. Ya da yüzümü çizip kanatacaktım, belki tanrıları memnun edecektim o kanla.
Benim doğduğum yılda, rock n roll ruhu çoktan ölüp yerini daha karamsar notalara bırakmış. Şarkılar artık minör akorlarla bezeliymiş. Türkiye'de de arabeskin en revaçta olduğu dönemler. O zamanlar "Ben acılar çocuğuyum." diye bir söz çok popülermiş. Komik. Bir çocuğum olduğunu hatırlamıyorum...
Bazı insanlar klişelerden nefret ederler. Onlar çocukken hiç film izlememiş zavallı kişilerdir. Kendileri gibi zavallı arkadaşlarıyla birlikte, sınıfın diğer çocukları tarafından hor görülerek büyürler. Biraz da aptaldırlar. Doktor, öğretmen olduklarını göremezsiniz. Ama her sokağın başında ve her fare deliğindedirler. Üstelik okumayı da pek sevmezler.
Ben böyle insanlardan kaçarım her zaman. Bir nehir kenarı bulurum. Biraz şarap ya da bira içerim. Yazarım. Sayfalarca yazarım. Beni kimse sevmiyor diye düşünür, kendime acırım. İşin aslı sorun yine bendedir, belki lanetim yüzünden. Ben kendimi sevilmeye layık görmem. Her şey kötüye gider; yer yarılır, nehir çekilir. Yağmur yağar, kâğıtlarım ıslanır. Yağmuru da hiç sevmem, bana doğduğumu hatırlatır!
Yorumlar
Yorum Gönder