Şeytanların seni hiç serbest bıraktı mı?
Yirmi beş yaşındaydım onlar tarafından salındığımda. Adeta yeniden doğmuş,
ilk defa özgür olmuştum. Gece vakti sahilde tek başımaydım. İnsanlar hala
yaşıyor, arkamda şehrin devasa silueti uzanıyordu. Yine de tek başımaydım.
Önümde uzanan koca okyanusun gürleyen sesi ve gökyüzünde, samanyolundaki
yıldızların her bir tanesi haricinde kimse yoktu. Şeytanlarım ve meleğim yoktu.
Ben yoktum.
Özgür kılındım.
Milyonlarca yıl orada dikildim dalgaların beni dövmesini izlerken. Ayağımın
altındaki ince kum tanelerini artık hissedemiyordum çünkü ayaklarım onlardan
olmuştu. Başımın üzerinde devir daim eden geceyi ve gündüzü, yıldızları ve
güneşi, gök adaları ve bulutsuları görmüyordum artık. İrislerim gündüzleri,
gözbebeklerim geceleri oluşturuyordu.
Küçüldüm, küçüldüm...
Dalgalar beni dövdükçe küçüldüm. Nihayet ayağımın altındaki kum
tanelerinden daha küçük oldum. Milyarlarca kilometre uzaktaki
gezegenlerden bile küçüktüm artık. Boşluğun içindeki boşluktum. Maddeyi
var eden varlıktım. Bir andım sadece, koca bir zamanın içinde. Bir candım
artık, tek ve mutlak bedende.
Bir oldum. Yok oldum.
Orada daha ne kadar bekledim hatırlamıyorum. Bildiğim her şeyi unuttum,
yaşadıklarımı yaşamamış oldum. Bütün yükümden kurtuldum. Bedenim beni azat
etti. Artık ne bir an ne bir candım. Öldüm, dirildim. Doğurulup, doğurdum.
Ol dedim.
Kesik bir nefesle hayat buldum, soğuk ve karanlıktı. Okyanus bana
aldırmadan gürlemeye devam ediyor, yıldızlar beni görmezden gelerek yanıp
sönüyordu. Şeytanlarım ve meleğim geri gelmişti. Tutsaklığıma döndüm.
Yorumlar
Yorum Gönder