Dünya üzerime gelir; diz çökmüş Atlas gibiyim. Omuzlarım ezilir, kelimeler boğazıma dizilir. Kimseye laf anlatmak gelmez içimden. Gözlerime bakma anne, sana yalan söylemek istemem. Nazende bi' düş, bazen bir gülüş alır götürür... Sessiz bir öpüş ve keskin bir bakış öldürür beni. Yazan biri değil, hazan biriyim artık ben. Yapraklarım dökülür.
Geçmiş, dönemeyeceğim kadar uzaklaşır benden. Kurduğum hayaller yıkılır, propagandasını yaptığım davalar satılık çıkar. Dionysosçu bir tragedya oynarım. Çağın bir kahraman ve sana baş kaldıran! Ne gelir elden? Artık formüllerle yazamam. Semih fark eder, Cennet beğenmez. Koray, zarlarımı yeniden at! Soluyor bak auram. Bu fani bedenim elbet tadacak bir gün ecelden; fakat ideam ulaşılamaz.
Kaç kere sıfırdan başlayabilir ki insan? Daha kaç savaşa tanıklık eder bu meydan? Kaç yağmur temizler günahlarımı? Ben, senin yerine de yandım ulan! Sen taşı içimde söndürdüğüm bu yangını. Al ellerinin arasına başını, söyle kendine ne yalanlar söyleceyeksen... Biraz da sen yan! Herkesin ilk defa uyguladığı bir tariftir yaşamak. Doğrusu da yanlışı da yoktur o yüzden. Anlaşılmaz tadına bakmadan.
Nekropoller dikerim şu gördüğün maviliğe. Bir ağıt yakarım. Canı yanmış bir hayvanım, inlerim duy diye. Kimse duymaz. Son bir veda kadar buruk ve derin bir keder gibi mutluluk, boyar gözlerimi griye. Aymaz bir çocuktur umut, nereye gitsem peşimden gelir, vehametimi anlamaz. Dünya kadar ağırlaşır başım; görürsen beni, sarhoş ya da uykusuz san! Kim dürdüyse defterimi bükülür belim, dizlerim yerle yeksan. İnsanlar gecenin karanlık siluetine bürünür. Ellerim tutmaz, avuçlarıma çiviler çakılır. Bize bir şans verildi ve teptik onu; dirilmem artık mahşere kadar.
Yorumlar
Yorum Gönder